Temmuz'un kavurucu sıcağına rağmen Sabiha Gökçen Havalimanı'ndan Diyarbakır'a uçuyoruz. Diyarbakırda ilk önce güzel bir sabah kahvaltısı. Sonrasında Yaş Otuz Beş şiirinin yazıldığı Cahit Sıtkı Tarancı Kültür Evine uğruyoruz. 2 Güzel şiir dinliyoruz.Şiirler bizi mest ediyor özel reyhanlı şerbeti yudumlarken. Oradan hemen yanı başında bulunan Ulu Camii'ye uğruyoruz. öyle güzel bir yapısı var ki anlatılmaz yasanır tarzında. İbadeti zerresine kadar yaşayabiliyorsunuz. Diyarbakır'ı gezerken haberlerdeki Diyar yok farklı bir diyar var. Şehir kendisi ile yarışıyor. Her taraf ciğer kokuyor tarih aromasıyla...Ardından yolumuza devam ediyoruz Midyat'a .Midyata varınca tarihi evler karşılıyor bizleri Hercai dizisini bilirsiniz orada çekiliyor. Her yerde dizideki evden. Sokaklar harika. Telkari, gümüş de cabası.
Mardin Kapı Şen olur türküsü ile Mardin'e giriyoruz. Tam anlamıyla mükemmel bir şehir. 3 dinin yaşayabildiği nadir şehirlerden birisi. Süryani kelimesini duyabiliyorsunuz burada. Süryaniler bu bölgede yaşıyor. Çöreklerini yiyoruz inanılmaz güzel. Sabun çeşitleri, badem çeşitleri derken pazar torbası gibi poşetimizi dolduruyoruz yeni gördüğümüz ürünlerle( Eşek sütlü sabun:). Mardin'e doyamadan ayrılıyoruz. Ayrılırken bir daha geleceğiz diyoruz... Sonraki Durağımız Batman.
Çok eski bir köprü görüyoruz adı: Malabadi. Rehber hemencecik anlatıyor: "Bad adında genç bir adam nehrin karşı kıyısında yaşayan bir kıza aşık olur. Nehrin üzerinde köprü olmadığı için Bad sevdiği kıza ulaşamaz. İki aşıkta nehrin kıyısından karşı karşıya konuşurlar. Bir gün kız, Bad’ın yanına gitmeye karar verir ama daha karşı tarafa ulaşamadan suya kapılır. Genç adam, tüm aramalarına rağmen kızı bulamaz.Genç Bad Silvan beyi Meya Fargin’in yanına gider ve ”Sevdiğim kız yanıma gelmeye çalışırken suya kapılıp boğuldu. Gelin burada bir köprü yapalım, insanlar rahatça geçebilsinler, sevdiklerine kavuşa bilsinler”der.Silvan beyinin adamları köprüyü yarıya kadar yapar ancak köprünün kemer açıklığı İstanbul’daki Ayasofya Camisinin kubbesinden daha büyük olur.Silvan beyi Bad’ı yanına çağırır ve köprünün diğer yarısını yapıp yapamayacağını sorar ona. Bad köprüyü tamamlayabileceğini söyler fakat beye bir şart koşar. ”Köprünün diğer yarısını tamamlarsam, senin sağ kolunu bilek hizasından keseceğim demiş” Aynı şekilde Silvan beyi de Bad köprüyü tamamlayamazsa onun sağ kolunu keseceğini söyler. Bad köprünün kalan kısmı için çok çalışır ve köprüyü tamamlar ve beyin sağ kolunu bilekten keser. Köprünün ortasındaki kesik el figürünün ise iddiayı kaybeden beyin kesilen elini sembol ettiğini söylenir."




Mükemmel bir geceden sonra Gurmenin başkenti Gaziantep'e geliyoruz. Gaziantep diğer şehirlere göre daha büyük belli oluyor hemen. Sanayisi o kadar büyük ki küçük Çin diyenler bile vardı. Etin her türünü yiyoruz, baklava ve tatlının da. Müzeleri ile şampiyon bir şehir: Zeugma, oyuncak, Hamam gibi aklınıza gelecek her türlü müze var.
Sonrasında Antakya'ya gidiyoruz. Beklentimin çok üstünde bir şehir.Kilise, Havra, Camii aynı aynda görebiliyorsunuz. Lezzet ve tarih olarak çok harika. Tepsi kebabını ve Künefeyi mutlaka yemelisiniz. Sonrasında Mozaik müzesini gezmeli... Tarih ile denizin buluştuğu noktayı görmek isterseniz de Titus Tünellerine gitmelisiniz.
Son durağımız: Adana Allah'ın adamıyık! Sakıp sabancı Cami'si, Seyhan nehri, müzeleri ve de unutulmaz adana kebabı. Çok sıcak olmasına rağmen gezmeyi başarabildik. Akşam oluca uçağımızla İstanbul'a geri dönüyoruz. 1 haftalık gezimizden sonra 2 kilo alarak eve geldik. Çok güzel bir tur oldu. Kültürümüzü ve tarihi değerlerimizi yerinde gördük. Türk insanına tavsiyem Venedik, Paris gibi yerlerden önce buralara gitmeli. Ondan sonrada görmeyen herkese anlatmalı...
Yorumlar
Yorum Gönder